Malcolm Gladwell’in on bin saat kuralını hiç duydunuz mu? Eğer bir kurumsal firmada çalışıyorsanız veya birkaç kurumsal eğitime katıldıysanız on bin saat kuralını duymuş olabilirsiniz. Malcolm Gladwell’in “Outliers” adlı kitabının ikinci bölümünde yer verdiği bu kural, Gladwell’e göre gerçek başarının olmazsa olmaz kuralı. Girişimcilik ile ilginiz varsa şöyle bir cümleyi duymuş olma olasılığınız oldukça yüksek;
“Bir şirketin kendini tam olarak ispatlaması için on bin saate ihtiyaç vardır.”
Günde sekiz saat mesaiden hafta sonlarını saymazsak yaklaşık 5 yıl anlamına gelen bu cümle neredeyse tüm dünyada kabul gören bir varsayımdır. Şirketlerin gerçekçi ciroları 5. yıldan itibaren somutlaşmaya başlar, “kendinizi beş yıl sonra nerede görüyorsunuz?” sorusunun da dayanağı aslında bu, on bin saat kuralıdır. Yahut yatırımcıların 5. yıldan itibaren kara geçmeyi ummalarının temel sebebi yine aynı kurala dayanır.
On bin saat kuralı temel olarak bir işe en az on bin saat harcanmadığı takdirde o işte ustalaşmanın gerçekleşemeyeceği varsayımına dayanır. Malcolm Gladwell kitabında, bu harcanması gereken zamanı çeşitli örneklerden yola çıkarak, on bin saat olarak somutlaştırır. Kitaptaki çarpıcı örneklerde, çok farklı branşlardan insanların ses getiren başarılarının on bin saat hesabına uygun kariyerleri dikkat çekicidir. Örneğin Gladwell, Lennon ve McCartney’nin henüz “Beatles” olmadığı yıllarda da birlikte konserler verdiğinden bahseder. Lennon bir röportajında 60’lı yıllarda Hamburg’da çeşitli barlarda sahne aldıklarını ve hemen her gece 7-8 saat sahnede kaldıklarını anlatır. 1964’de Beatles ilk büyük başarısını elde etmeden önce zaten yaklaşık 1.200 canlı performans gerçekleştirmiştir ve bu günümüzde popüler olan birçok grubun bile henüz ulaşamadığı bir mesai anlamına gelir. Gladwell daha birçok çarpıcı örnekle on bin saat kuralının gerçekçiliğini destekler.
Peki, bu ne anlama geliyor? On bin saati tamamlayana kadar kendimizi küçümseyeceğimiz yahut beğenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. Ancak kabul görmek, fark edilmek, tanınmak, çok başarılı kabul edilmek için ustalaşmaya, ustalaşmak için de on bin saate yani sabırla üretmeye ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor şüphesiz. On bin saat ifadesi gözünüzü korkutuyorsa gelin bunu sadeleştirelim. İşte uğraştığınız sanat dalında ustalaşmanız için, hiç de korkutucu olmayan on yıllık bir plan;
Yılda 1.000 saat
Haftada 20 saat
Günde 3 saat (her gün!)
Şimdi daha kolay görünüyor değil mi? Planın on yıllık olması size uzun gelmiş hatta içinizden “Günde üç saat ne ki? Ben 7-8 saat çalışır, bu süreyi daha da kısaltırım!” demiş olabilirsiniz. Size gerçekçi planların her zaman çok daha rahatlatıcı olduğunu hatırlatmak isteriz. Planınıza sadık kalmak ve istikrarlı olabilmek ise en önemlisi elbette!
Son olarak, bu kuralın, on bin saati doldurmadığınız sürece sanat eserlerinizin değersiz olacağı anlamına gelmediğini yeniden hatırlatmak isteriz. Bu kural size, kendinize zaman vermenizi ve her şeyin birden bire gerçekleşmesini ummadan, sabırla üretmeye yoğunlaşmanızı hatırlatmak için sadece bir metafor aslında. Kendinizden umudu kesmeden, başarısız hissetmeden önce kendinize on bin saat vermeniz ve sanatla geçireceğiniz on bin saatin tadını çıkarmanız dileğiyle.
Hatice Çakır
Atölye İzmir Temel Resim Eğitmeni